Dün (25 Şubat) 5. Kemoterapi için hastanedeydik. Aslında niyetim 1.kemoterapiden başlayıp bugüne kadar yaşadıklarımı anlatmak kısaca ve sonrasında günü gününe yazmak ...Ama onu yapmadan önce dünkü kemoterapiye nasıl hazırlandığımı anlatayım.
Pazar günü Kuruçeşme'ye gittik. Niyetim kemoterapiden bir gün önce sakinlemek ve daha yüksek moralle kemoterapiyi almak. Sahilde yürüdüm denize ve karşidaki Kuleli Askeri Lisesine bakarak. O binayi çok beğeniyorum ve Kuruçeşme parkının oradan görünen manzara beni çok mutlu ediyor. Ama beni asıl en çok mutlu eden şey havanin güneşli olmasıydı. Pazar günü hava çok güzeldi.
Ruh halimi hava durumu belirler benim. Hava güneşliyse hayat süperdir ve ben herşeyin üstesinden gelebilirim. Güneş yoksa, hava bulutlu veya yağmurluysa, kasvetliyse , offff, güneş çıkana kadar vakit nasil geçecektir, güneş bir daha ne zaman yüzünü gösterecektir. Ve bu sevimsiz kış mevsimi ne zaman geçecektir.
Kışın yapılabilecek en güzel şey sinema, bol dvd ve kitaptır bana göre, ama yine de baharın yerini hiçbirşey tutamaz. Kuruçeşme sahilden Arnavutköy'e yürürken o kadar mutlu etti ki o güzel hava beni , tamam dedim içimden, yarinki kemoterapiye hazırım. Nasılsa biliyorum artik bu yeni grup kemoterapi ilaçlarinin tüm yan etkilerini, dayanacağim sondan bir öncesi diye, kendimi teskin edecegim.
Always The Sun
Güneşe bu kadar iltifat edince, içinde güneş geçen bir şarkıyı paylaşmak istedim. “Always the Sun”. Bu yaz Maçka Küçükçiftlik Park’ta konserine gittiğim, Radyo Eksen on Fair’de sahne alan The Stranglers’dan.
40 yıllık kariyerlerinde 23 top 40 single’ı ve 17 top 40 albümü bulunan The Stranglers, 90’lı yılların en önemli indie rock gruplarından.
Bu haftayı atlatırsam ve ateşlenmezsem, grip olmazsam inşallah, var mı benden mutlusu...